İSTANBUL – Pontos Soykırımı hakkında konuşan Missouri Universitesi St.Louis’de kültürel antropoloji dersleri veren Nikos Michailidis, Pontos soykırımının bölgedeki Helen topluluklarının 2 bin yıllık tarihsel serüveninin sonu olduğunu söyledi. Michailidis, Türkiye halklarına “ Topal Osman’ı övmek, heykellerini dikmek yerine, soykırıma tabi tutulmuş insanların heykellerini dikin” şeklinde çağrı yaptı.

Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş sürecinde çözüme kavuşmamış birçok sorunu da beraberinde getirdi. Cumhuriyet, halklar için asimilasyon ve yeni katliamların tarihi oldu. İttihat ve Terakki yönetimi Anadolu’yu Hristiyan nüfustan “temizleme” ve tekçi bir ulus oluşturma amacı ile Anadolu’da yaşayan halkları bir dizi katliamdan geçirdi. 1915’te bir buçuk milyon Ermeni ve 300 bine yakın Süryani’nin hayatını kaybetmesine sebep olan tehcir ve soykırımın son halkası Pontus Rumlarına yönelik gerçekleşti. Sinop’tan başlayarak Rize’ye kadar uzanan Pontos coğrafyasında Yunanlı tarihçi Michael Panaretos’un 1915 tarihli istatistiklerine göre o dönem 929 bin 985 Rum ve 60 bin Ermeni’nin yaşadığı ifade ediliyor.
Pontos’ta yaşananlar sonucunda Yunan tarihçi Konstantinos Fotiatis’e göre, 1914-1921 yılları arasında Amasya, Samsun ve Giresun’da 134 bin 78, Niksar’da 27 bin 216, Trabzon’da 38 bin 434, Tokat’ta 64 bin 582, Maçka’da 17 bin 479, Şebinkarahisar’da 21 bin 448 Rum, mübadele yollarında hayatını kaybeden 50 bin insanla birlikte toplam 353 bin Pontuslu soykırıma uğradı. Fotiadis’e göre 1914’de başlayan sürecin en ölümcül darbesi 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıkan Mustafa Kemal’in katliamda rol oynayan Sakallı Nurettin Paşa ve Topal Osman ile görüşmesi olduğunu söylüyor.
Missouri Universitesi St.Louis’de kültürel antropoloji dersleri veren Nikos Michailidis ile Pontos soykırımını konuştuk.
Türkleştirme politikasını uyguladılar
Pontos soykırımının bölgedeki Helen topluluklarının 2 bin yıllık tarihsel serüveninin sonu olduğunu söyleyen Michailidis, “Bu süreç Pontos’ta ırkçılığın ve faşizmin yükselişi anlamına geliyor. Soykırımla beraber tüm Anadolu kendisini geçmişi ile bağlayan birçok unsurunu kaybetti. Geride kalan kültürel miras, ağır bir Türkleştirme politikasından geçirildi” dedi.
Pontos’ta uygulanan devlet şiddetinin Hristiyanlara yapılan soykırımın bir parçası olduğunun altını çizen Michailidis, , “ Pontos örneğinde, çok küçük bir coğrafyada çok fazla kurban verildi. Rakam aşağı yukarı 350 binlere varıyor. Burada önemli bir hususu eklemek gerekiyor. Bu soykırımda Mustafa Kemal’in parmağı da var. Bu konuda tanıklık edecek pek çok kaynak var” diye belirtti.
Dilleri yasaklandı
“Soykırım sonrasında Pontos bölgesinde neredeyse hiç Hristiyan kalmamıştı. Fakat, Rumca konuşan çok sayıda Sunni Müslüman vardı” diyen Michailidis, bu yurttaşların mübadeleye tabi tutulmadığının altını çizdi. Michailidis, “Bu, asimilasyonun ilk aşamasıydı. 1923’den sonra, bu insanlar Türkleştirme politikalarına maruz kaldılar. Dilleri yasaklandı ve ‘bölücülük’ ile tehdit edildiler. İnsanlar korktu bir çoğu Trabzon Rumcasını konuşmaktan çekindi. Buna rağmen bazı köylerde bu dil tutunabildi hem de çok zor şartlar altında” ifadelerini kullandı.
Yeni bir nesil geliyor
Soykırımın dünya da fazla konuşulmamasının pek çok sebebinin olduğunu söyleyen Michailidis, ilk nedenin Yunanistan hükümetinin ilgisizliği olarak gösterdi.
Yunanistan’da yaşayan Helenlerinde geç kaldığını belirten Michailidis “1980’lerde
soykırım meselesi tartışmaya açıldı. Birkaç entelektüel ve tarihçi profesör öncülüğünde Yunanistan hükümetine soykırım tanınsın diye baskı kuruldu. Hala devam ediliyor. Son yıllarda daha fazla kaynak gün yüzüne çıktı, daha fazla akademik çalışmalar yapılıyor. Yunanistan da soykırımı gündeme sadece sadece Pontos dernekleri ve entellektuelleri getirdi. Türkiye’de ise son yıllarda genç bir nesil var, Trabzon’da, Bafra’da soykırım meselesini Türkiye’nin gündemine taşıyor. Bu çok umut verici bir gelişme. Bu inisiyatiflerin desteklenmesi lazım. Önümüzdeki yıllarda bölgede yaşayan demokrat insanlar soykırım meselesini daha fazla tartışacak. Umutluyum” diye belirtti.
Gençler bilinçli
“Bazı çevreler tarafından Rum kelimesi bile küfür olarak algılanıyor, ki düşünün bu insanların ailesi Rumca konuşuyor” diyen Michailidis, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bu durum on yıllarca süren asimilasyonun bir sonucu. Fakat öbür taraftan çok bilinçli demokrat bir nesil çıkıyor. Bu nesil etnik kimlik ve toplumsal hafıza meselesini çözebilir. Yaşanan katliam hafızalarda nesilden nesile devam etti. Son yıllarda akademik ve sanatsal çalışmaların sonucunda da daha görünür hale geldi. Gençler artık daha bilinçli. Artık genç Pontoslu nesiller Karadeniz’e gidiyorlar, dedelerinin köylerini buluyorlar, oradaki yerli insanlarla dostluklar kuruyorlar.”
Militarist olmayan bir kültür gerekiyor
Katliam ve soykırımla yüzleşmek için Türkiye halklarının daha fazla bilgilenmesi gerektiğinin altını çizen Michailidis, vatandaşlara şu şekilde seslendi, “Bu soykırımdan siz sorumlu değilsiniz. Ama sorumlu olmamanıza rağmen bu meseleler kendi hayatlarınızı karartıyor ve geleceğinizi tehlikeye atıyor. Nasıl mı? TC’nin baskıcı, şiddete dayalı karakterinden ve politikalarından dolayı kendi ülkenizde rahat ve özgür olamıyorsunuz. Önünüzde büyük bir mücadele var, bu mücadele sizin geleceğinizle yakında alakalıdır. Devletin faşist karakterini değiştirmek gerekiyor. Bunu başarabilmek için ana akım siyasal kültürünü değiştirmek gerekiyor. Toplumsal hafıza ve tarih anlatımı bu siyasal kültürü şekillendiriyor. Topal Osman’ı övmek, heykellerini dikmek yerine, soykırıma tabi tutulmuş insanların heykellerini dikin. İnsancıl, barışcıl militarist olmayan bir kültür yaratın. Hep beraber çalışalım, birbirimizi tanıyalım, geleceğe beraber yürüyelim” şeklinde konuştu.