Moda sahnesi kurucularından Kemal Aydoğan, sosyal medyada yaptığı paylaşımla yüksek gelen elektrik faturalarını ödemeyeceğini belirtmişti. Megafontv’de Defne Halman’la devinim programında konuşan Aydoğan, faturayı ödemeyeceklerini açakladı.
Röportajdan kimi başlıklar şöyle:
Son gelen zamlarla birlikte moda sahnesinde de yüklü bir elektrik faturası geldi ve siz de Bu faturayı ödemeyeceğinizi belirtiniz . Gerçekten ödemeyecek misiniz?
Ödemeyeceğiz Çünkü öyle bir paramız yok.Onu ödemek istersek ya çalışanların maaşlarını ödeyemeyeceği ya da başkaca ödemeleri yani vergi gibi ödemeleri yapamayacağız ya da bankadan 1 aylık elektrik faturası için kredi çekip 24 ay borçlanmamı gerekecek Ancak önümüzdeki ay bu durum tekrar edecek.
Kendi sevdiğimiz işi sanatımızı yapalım derken aslında sürekli borçlanıyoruz.
Borçlar yüzünden bankalara bağlandık Oysa biz rejiye, metinlere bağlanalım istiyorduk . Fakat göründüğü gibi hayatın bu alanından çıkıp sanata geçiş yapamıyoruz. Bu dönemin en temel sorunlarından birisi tabi ki. Çok fazla ekonomik sorunlarla boğuşup sanatsal olanağı vakit ayıramamak. Bu aslında En azından bizim özelimiz de söyleyeyim bir tür nitelik kaybı. Asıl işimize yoğunlaşamamaktan kaynaklı nitelik kaybına yol açacaktır.
Özetle ödemeyeceğiz değil ödeyemiyoruz ödemeyi çok isterdik Ama öyle bir paramız yok.
Askında ödemediğiniz için elektriği kesilecek. Peki elektriğin olmadığı duruma dair bir planınız var mı oyunlarınızı Nasıl oynamayı planlıyorsunuz ya da çalışmalarınızı nasıl yapacaksınız?
Aslında buna dair özel bir şey düşünmedim biz sadece ödeyemeyeceğimizi biliyoruz bunun sadece bizim başımıza gelen bir olay olmadığını da biliyoruz. Pek çok tiyatronun başına geldi bu durum. Pek çok tiyatro yüksek gelen elektrik faturalarından yakınıyorlar ama galiba bu konuda şu anda en zor durumda olan galiba biziz.
Bir de özel bir şey düşünmedik, çünkü aslında çokta düşünecek bir şey yok, çünkü aslında elektrik bizim en temel malzemelerimizden birisi, tiyatro sanatı ışıkla, elektrikle yapılır. Kış ayındayız salonun ısıtılması pandemiden dolayı uygun havalandırma sisteminin kurulması, bunlar seyirciye, izleyiciye sağlamamız gerekenler. Bunlar olmadığında ne olacak? aslında bu bir tür doğaçlama yaşayıp göreceğiz. Seyircimizden bizimle birlikte olmasını bizim yanımızda olmasını isteyeceğiz. Aslında bir çeşit karnaval havasında olacak. Oyunların ışıkları azalacak ama bizim içsel elektriğimiz, ışığımız yükselece.
Örneğin ışıldağını kapan gelsin diyeceğiz, sıkı giyinip gelin diyeceğiz. Teknik Eğitim olmadan bu oyunu burada oynamaya sizin önünüzde sürdürmeye devam edeceğiz diyeceğiz seyirciye. Dolayısıyla tiyatro faaliyetini durdurmayacağız bitirmeyeceğiz. Aslında Karnavalı da riski de fiyaskoyuda içinde barındıran bir durum.
Moda sahnesinde şu anda kaç oyun oynanıyor?
6 oyun var şuan. Pandemi ile birlikte Aslında her şey büyük bir sekteye uğradı. 2 yıllık pandeminin bir yılını zaten kapalı geçirdik. Kısıtlama tedbirleri kapsamındaysa yarım salon izleyici ile oynadık. Aralık ayında ise tam salon oynama düzenine geçildi. Ancak bu sefer de ekonomik kriz etkili oldu. Hem seyirci salgının ve salgın tehdidinin ortadan kalktığına ikna olmadı, hem de ekonomik kriz yani insanların bütçeleri gerçekten çok daraldı. Bu iki etmen sebebiyle de yarım salon yani yarım salonundan biraz daha fazla bir durum devam ediyor. Seyirci aslında yarı yarıya oranla artık tiyatroya gelmiyor. Sanki yakın zamanda bu durum değişmeyecek. Türkiye tiyatrosunun yüzde yetmişi artık salonlarını dolduramıyor. Bu süreçte birden fazla tiyatro kapandı. Salonu olmayan tiyatroların durumu hakkında Bizim de çok fazla bir bilgimiz yok. Ekonomistlerin sözüne güveneceksek de baharda da bizi iyi günler beklemiyor.
Tiyatrolar bu ekonomik yıkımın altından nasıl kalkacak?
Rakamlar gerçek, elektirik idaresi, kredi borcunun olduğu bankalar sizi beklemiyor. Yani burada birbiri ile akraba olmayan iki kültürün karşılaşması söz konusu. İlla onları yenicez bu sonuncu biliyoruz. Yani herkesin hayal gücüne ihtiyacı var. Herkese de hayal gücü lazım. Çünkü bir gün bu hayat hepimizin ayağına dolanacak ve biz o gün hayal gücümüzü isteyeceğiz, tüm insanlık için hayal gücü diyeceğiz. İmtiyazlılar kendilerini imtihansızların yanında avantajlı görüyor olabilirler. Ama son 10 yılda Türkiye’de yaşananlara bakınca imtiyazlı olmak her an el değiştirebiliyor.
Türkiye toplumu henüz üç katına çıkmış bir faturayı protesto edecek bir büyüklükte değil hala ergen çocuk gibi davranıyor.
Elinde megafon olsa sokakta olsan, sloganın ne olurdu?
Benim bir tane sloganım var. Bunun gerçekleşmesini çok istiyorum. Ona bir küçük ek de yapıyorum.
Bütün dünyanın işçileri birleşin ve sahnede ki yerinizi alın!