‘Kapitalizm Türcülüğü Gizliyor’

‘Hayvanlara yönelik ayrımcılık diğer ayrımcılıklardan farklı değil’

Mert Can Bükülmez

 

Erdoğan’ın sokak hayvanlarına ilişkin söyleminin ardından bir hayvan kıyımı yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Bu kıyımı ve hayvanlara yönelik türcülük politikalarına ilişkin konuştuğumuz Hayvan Özgürlüğü Kolektifi Hale Baydili, türcülüğü kapitalizmin gizlediğine vurgu yaptı.

Mersin’de 4 yaşındaki bir çocuğa yönelik pitbull saldırısının ardından Erdoğan, sokakta yaşayan hayvanları hedef gösterdi. İlk kez bir Cumhurbaşkanı hayvanları hedef göstermiş bulundu. Hali hazırda birçok türcü muameleye maruz kalan hayvanlara Erdoğan’ın hedef göstermesinin ardından belediyeler tarafından resmen bir kıyım politikası yaşandı. Erdoğan’ın bu hedef göstermesini ve Türkiye’de örgütlenen türcülüğü Hayvan Özgürlüğü Kolektifi üyesi Hale Baydili ile konuştuk.

‘Ayrımcılıklar birbirini körüklüyor’

Baydili, Erdoğan’ın sokakta yaşayan hayvanları hedef göstermesi hayatta izlemiş olduğu pek çok kutuplaştırma siyasetinden aslında bağımsız olmadığını belirtti. Ayrımcılıkların birbirini besleyen, birbiriyle ilişkili biçimde kendini var ettiğine vurgu yapan Baydili, “Türcülük Erdoğan’ın bugün temsil etmiş olduğu sistemin kökenlerinde yatmaktadır. Bu sistem nasıl kendini heteronormatif, homofobik, kadın düşmanı sömürüye dayalı bir şekilde var ediyorsa aynı şekilde türcü politikalarla da var ediyor. Ezme ezilme ilişkisine bağlı olarak süren bu faşist rejimin kendini ayakta tutabilmesi için elbette ki birilerine ezmeye hedef gösterme ihtiyacı var. Hayvanlar mal muamelesi görmeye devam ettikçe sokaktaki yurttaşlardan cumhurbaşkanına kadar insanların tamamı insan harici hayvanları hedef göstermeye devam edecektir” dedi.

‘Kapitalizm türcülüğü gizliyor’

 

Hayvanlara yönelik kıyım politikalarının ve türcülüğün yeni bir şey olmadığını ifade eden Baydili sözlerini şöyle devam etti:
“Sadece medyanın veya iktidarın etkisiyle oluşmuyor, hâlihazırda var olan sistem bunun üzerine kuruluyken medyanın ve iktidarın politikaları sadece bu sistemin işleyişini körüklüyor, belki daha şiddetli sonuçlar doğurmasına sebep oluyor. Elbette ki medyanın etkisi hiç az değil, eleştirdiğimiz bu sistem ideolojisini yaymak için gazeteleri, haberleri, reklamları, internette dolaşıma sokulan videoları, popülerleşen dizileri ve filmleri kullanıyor. Bir örnek vermemiz gerekirse son iki senede dünyanın gündemine yıkıcı bir şekilde oturan COVİD 19’un ortaya çıkma sebebi insan harici hayvanların kullanımıdır.  Doktorların, sağlık çalışanlarının veya bir noktada kendini bilirkişi olarak gösteren insanların televizyonlara çıkıp bu hastalığı yenmek için başka hayvan sömürme biçimlerini ‘önermesinden’ bahsedebiliriz. Yine aynı şekilde televizyonda izlediğimiz çiftliklerde mutlu mesut yaşayan ineklerin reklamlarının arka yüzüne baktığımızda aslında acıdan ve kıyımdan başka bir şey olmadığını görebiliriz ama türcü kapitalist sistem ve iktidar insanların bu yaşanan sömürüyü öğrenmesini engelleyen; bilenlerin de bunu göz ardı etmesini sağlayan romantize edilmiş reklamlar sayesinde kendini ayakta tutmayı ve her gün yeniden üretim yapabilmeyi sağlıyor. Erdoğan binlerce insan harici hayvanın öldüğü yangınlardan sonra ölen canlıları ‘beyaz et’ ziyanı olarak gören açıklamalar yapıyor. Tüm bunlar elbette türcülüğü örgütleyen dinamikler.”

 

‘İnsanlar faillikleriyle yüzleşmeli’

 

Sömürüsüz, tür eşitlikçi bir dünya için umutsuzluğu umuda, güçsüzlüğü güce çevirmenin en önemli yolu örgütlü mücadele vermek olduğunu kaydeden Baydili, “Bu mücadelenin ise bütünleşik bir yönü olmak zorundadır. Ayrımcılık biçimleri arasındaki ilişkiyi görmeli ve kendi failliğimizle yüzleşmeliyiz. İnsan harici hayvanlar için sorumluluklarımızı yerine getirmeli ve hayvan haklarını savunmaya vegan olarak başlamalıyız. Sömürüsüz ve türlerin eşit olduğu bir dünya vegan olmak zorundadır. Eğer anti-türcü politikalar uygulanmaya başlarsa yönetim organlarının da kökten değişmesi gereklidir. Aslında tam da bu yüzden bütünleşik olmalıdır. Çünkü sistemin toptan bir değişimi tam anlamıyla anti-türcü bir dünyayı sağlayabilir. Yönetim organlarına çok çok fazla görev düşüyor. Vegan bir politikanın hâkim olduğu takdirde tüm yaşamsal ihtiyaçlar değişecektir. Bu geleceğe dair bir sürü yaratıcı tahayyülleri akla getiriyor. Ancak yönetim organlarının acil olarak uygulaması gereken taleplerimiz var. İnsan harici hayvanların en iyi şekilde yaşamlarını sürdürebilmeleri için devletin sağlık imkânlarını tüm hayvanlar için ücretsiz olarak sağlamasını, hayvan hastanelerinin kurulmasını istiyoruz. İnsan harici hayvanların tamamı için özel birimler kurulmasını, nesli tükenen, deney sonucu sakatlanan, dövüş, yarış, ulaşım, gıda gibi alanlarda sömürülen hayvanların sömürüsüne derhal son verilmesini ve rehabilitasyon merkezleri kurulmasını istiyoruz. Hayvanları sömüren, öldüren, yaralayan, yarıştıran tüm resmi veya gayri resmi kurumların bu faaliyetlerine son verilmesini, devam edenlerin cezalandırılmasını, hayvanların özgürlüklerine kavuşmasını istiyoruz.
Yönetim organları bu talepleri acil olarak yerine getirmeli ve sokakta yaşayan aynı kenti paylaştığımız komşularımızı yok ederken karşılarında hayvan hakları savunucularının olacağını bilmeliler” diye konuştu.

Bizi Takip Edin!
Son Haberler
%d blogcu bunu beğendi: