Hediye Levent: IŞİD bitmedi, sadece örgüt olarak çökertildi.

Son dönemde Ortadoğu’da ciddi gelişmeler var. Özellikle Rusya, ABD ve Ukrayna üzerine yapılan çekişmelerden kimi durumlar çok göz ardı edildi ve ülke gündeminde gözükmez oldu. Bunlardan birtanesi IŞİD’in Ortadoğu’da yeniden harekete geçişi. Irak, Suriye ve Kuzey Doğu Suriye’de saldırıya başlamış olması.


Ahmet Ayva, Gazeteci Hediye Levent ile yaşanan gelişmeleri megafon tv için konuştu.

IŞİD üzerine yazılarınz ve demeçleriniz var. Ortadoğu konusunda uzman sayılırsınız.
Öncelikle IŞİD meselesine girmeden önce Ortadoğuda gelişmeler var. Son dönemde Avrasya’da yapılan çekişmelerden kaynaklı çok göz ardı edildi. Rusya, Iran ve Çin tatbikat yaptılar 6-7 gün önce. Bu tatbikatı nasıl okumak gerekiyor? İran hattı üzerinde üzerinde özellille Ortadoğu’da Rusya Çin hattı üzerinde neler gelişiyoru. Bize biraz anlatabilir misiniz.


ABD, ortadoğu’da ki fiziksel varlığını biraz azaltıp uzak Asya’ya özellikle bir Çin’i bloke etmek için o hatta kayacağı konuşuluyordu. Tramp döneminde de konuşulan şeylerden biriydi bu ve nihayet Biden dedi ki, Biz Ortadoğu’da çok fazla vakit harcıyoruz, çok fazla nakit harcıyoruz. Ama bizim Uzak Asya, Asya Pasifik’e uzanmamız gerekiyor.
Buna paralel olarak Amerika’nın ve Amerika ile birlikte hareket eden koalisyonun Afganistan’dan çekilmesi gibi çok önemli bir gelişme söz konusu oldu. Şimdi bu iki gelişme birbirine tezat gibi görünüyor. Şu açıdan; Amerika’ya Uzak Asya’ya, Asya Pasifik’e iyi konsantre olacaksa, dikkatini oraya çekecekse kavşak noktasındaki afganistan’dan niye çekilir. . Ancak Afganistan bir kara deliğe dönmüştü. Birçok ülke açısından onların mantığıyla söylüyorum. Bu nedenle Afganistan’da asker bulundurma, o bir türlü bitmeyen savaşın sona erdirilip. artık. Mevcut şartlarda Amerika’nın ve kendisiyle müttefiki olan yakın ülkelerin ne kadar mümkünse o kadar olabilecek şeklinde şekilde çıkarlarına uygun bir düzen oluşması için böyle bir girişim yapıldı ve hem Afganistan’dan Amerika’nın çekilmesi hem de Amerika’nın Asya Pasifik’e konsantre olacağını söylemesi ile birlikte Çin, Iran Ve Rusya hattı biraz daha yakınlaşmaya başladı.
Bunda da yine birkaç tane faktör var. Birincisi şu Afganistan’ı bu ülkeler komşu. Rusya’nın bir komşu sınırı var Iran’ın keza çok uzun sınırı var. Hatta Iran, Afganistan arasında su meselesi de var. Nehirler oraya akıyor, uyuşturucu meselesi var, radikal örgütler meselesi var. Bütün bunlar bu ülkeleri doğrudan ilgilendiriyor. Ikinci olarak Afganistan’da Amerika’nın çekilmesiyle birlikte doğacak olan ya da doğan boşluğu doldurma niyetindeler, en azından aleyhlerine dönmeyecek bir şekilde orada da süreç oluşurken müdahil olmaya çalışıyor Rusya, Çin ve Iran. Üçüncü nokta da şu: Madem Amerika Birleşik Devletleri elbette Batı bloğu ile birlikte az ya da çok destek olarak uzak Asya Asya pasifi’e yüzünü dönüyorsa, o zaman biz de gardımızı yavaş yavaş alalım şeklinde bir yaklaşım var. genel olarak bu şekilde özetleyebiliriz. Ama tabii ki bunun alt başlıkları var. Bu sadece bir siyasi ya da güvenlik meselesi değil. Aslında bunun en önemli sebebi ticaret. O da zaten Çin ile Rusyanın kendi aralarında ticaret hacimleri var. Enerji başta olmak üzere ciddi bir alışverişleri var. Aynı zamanda Iran en yoğunu olmak üzerebütün bu ülkeler Batı Bloğu’nun yaptırımları altında. Dolayısıyla ekonomik krizler ya da birtakım krizlerle dünya finans piyasasına entegre olma konusunda sıkıntıları var. Bu açıdan bir dayanışma sergiliyorlar diyebiliriz.

Bu tatbikatla birlikte ABD’nin İran’a yönelik daha büyük yaptırımlarının olacağını düşünüyor musun?


Tatbikatın daha doğrusu ön düzenlemeleri için bir konferans yapılacağı açıklandı. Ama tabi bu bu konferansın yapılacağı biraz şeydi. Yani bir Batı bloğunda duyurmak Amerika’ya duyurmak gibi okuyabiliriz bunu. Yoksa orada temel amaç konferans değil aslında. Çünkü daha şimdiden Rusya’nın Pasifik Filosu’na bağlı bazı gemiler gitti. Basra Körfezi’ndeki tatbikatın yapılacağı yer. Demirlediler. . Şimdi burada Amerika Birleşik Devletleri ve Batı bloğuna bir mesajlar. Çok açık da bir mesaj var ama aynı zamanda bu çok böyle topyekün siyah beyaz şeklinde değerlendirilmemesi gereken konulardan biri.
Çünkü aynı zamanda Amerika ile Rusya arasında, Amerika ile Çin arasında, hatta Amerika ile Iran arasında diplomasi kanalları açık. Bir taraftan böyle bir gövde gösterisi karşılık hani peşrev dediğimiz diyebileceğimiz ama diğer taraftan da diplomatik süreçlerde ellerinin güçlendirilmesi için yapılan peşrev olarak okuyabiliriz.
Iran’a yönelik yaptırımlarını Amerika Birleşik Devletleri ağırlaştırır mı? Muhtemelen ağırlaştırabilir. Çünkü Iran’ın Çin’le mesela yirmi beş yıllık bir anlaşma yaptı. Aynı zamanda yakınlarda yine geçtiğimiz hafta olması lazım. Iran’la Çin arasındaki bazı temaslarda da bu 25 yıllık anlaşmaya ek olarak Çin’in daha fazla enerji ihtiyacını karşılamaya yönelik satış yapılmasına dair bir takım uzlaşmalara varıldı. Bunlar Amerika’nın pek hoşuna giden şeyler değil. Iran’ı sıkıştırmak için biraz daha yaptırım uygulaması beklenebilir. Ama bunun tam tersi de olabilir. Şundan dolayı Iran’ın üstüne ne kadar baskı yapılırsa, Iran, Çin’e o kadar yaklaşır, elbette ki Amerika’nın müttefiki olmayacaktır. Amerika biraz esnetse bile yaptırımları ama yine de İranı’ı çok çaresiz hale getirmemek adına çok olmamak adına biraz daha yumuşak hareket edebilir.

Şimdi tam da buradan ülke üzerinde de hatta nüfus alanları olduğu için Irak Suriye geçebiliriz diye düşünüyorum. Biraz izleyicilerimizin bilmesi açısından da 2011 de bir Suriye iç savaşı başladı. Kriz olarak yansıdı. Öncesi Arap Baharı olarak Arap coğrafyasında adlandırılan ayaklanmalar başlamıştı. Irak Şam Islam Devleti diye bir örgüt ortaya çıktı. İzleyicilerimizin bilmesi açısından biraz IŞİD’i tanımlarsak, IŞİD nasıl ortaya çıktı, nasıl gelişti, nasıl büyüdü? Belki yakın zamanda buradan gelebiliriz.


IŞİD’in temeli Afganistan hatta öncesine kadar uzanıyor. Çok köklü diyebiliriz. Zaten halihazırda yani binlerce militanları vardı. El Kaide’nin Irak’ta Amerikan işgali ve sonrası dönemde de bu yeni militanların eğitilmesi, ideolojik eğitim verilmesi gibi süreçler çok hızlı ilerledi. Sadece Irak ve Suriye’de değil, bunu Nijerya’da da görüyoruz. Mısır’da Sina’da da görüyoruz . Bütün coğrafyadan bahsedebiliriz burada.
Daha sonra ise Suriye’de ayaklanma başladıktan çok kısa bir süre sonra silahlı çatışmalara dönüştü. Ilk aylardan itibaren El Kaide varlığını göstermeye başladı. Yani hani Suriye sahasında. Daha sonra militanlar arasında birtakım hedef yöntem gibi konularda fikir ayrılıkları çıkmaya başladı. Yani Ebubekir Bağdadi’yle El Kaide’nin, o dönem Suriye’de aktif olan üst komuta kadrosu arasında. Dolayısıyla orada düşman kardeşlere dönüştüler diyebiliriz. IŞİd yani Ebubekir Bağdadi olarak biliyoruz tabii biz lider olarak ama o da biraz şaibeli. IŞİD, El Kaide tırnak içinde söylüyorum, disiplinine tedrisatına çok da uymayan yöntemleri uygulamaya başladı. Yani önüne gelen herkes örgüt almaya başladı. Her türlü , stratejik amaç gütmeden birtakım eylemler yapılması, tamamen korku üzerine kurulu eylemler yapılması vesaire gibi aslında EL Kaide ile çok da bağdaşmayan, El Kaide de çok vahşi bir örgüttür. Çok kanlı bir örgüttür ama eylemlerini stratejik olarak gözeterek yapar. Yani IŞİD birazda böyle toplama vahşiler sürüsüne dönüşmüştü. Zaten çok hızlı bir şekilde ilerledi ama o dönemde o bölgedeki bir takım siyasi, sosyo ekonomik faktörlerin de etkisi var. İnsanlar bir günde IŞİD’e sempati duyar hale gelmiyorlar normalde. Velhasıl çok hızlı bir şekilde ilerlediklerini biliyoruz Suriye ve Irak’ta. Daha sonra işte koalisyon güçleri, yerel güçler, Haşdi Şabi, YPG vesaire gibi bütün o coğrafyadaki lokal güçlerin işbirliğiyle örgüt olarak çökertildi. Ama sadece örgüt olarak.


Çökertilip çökertilmediği konusuna geleceğiz. 2021 yılı açısından sormak istiyorum; 2021 yılı IŞİD’in özellikle Irak’ta, en kanlı eylemlerini gerçekleştirdiği bir yıl oldu.180’e yakın eylem yapıldığı söyleniyor özellikle Irak hükümeti tarafından ve federal kürt yönetimi tarafından. 150’den fazla insanın hayatını kaybettiği 160’dan fazla insanın ise yaralandığı açıklandı. 2021 yılı IŞİD’in yükselişe geçtiği bir yıl olarak değerlendirildi. Bu süreci 2021 yılını IŞİD’in yükselişi açısından Heseke saldırısını nasıl değerlendirebiliriz?


O yüzden ısrarla hani işit örgütü olarak çökertildi dedim. Yani mesela sahayı yakından izleyenler ya da bizzat lokal uzmanlar, yorumcular ısrarla şunu söylüyorlar. işid bitmedi yarın 5000 tane farklı isimli türevle zaten ortaya çıkacak. Bu çok açık ve net bilinen bir şey. Neden? çünkü birincisi o bölgede yeni Irak ve Suriye’de çok ağır bir yıkım var. Yani ekonomik olarak siyasi olarak sosyolojik olarak eğitim açısından, aile bağları koptu, yani on binlerce sadece çocuktan bahsediyorum. Yetişkini de bırakın bir tarafa, on binlerce çocuk ki sayısının 1 milyona yakın olduğu tahmin ediyor. En az bir yıl IŞİD bölgesinde yaşayan bir kitle var orada. yani bu propagandası var. Bir de bir çok kanlı eyleme insanlar çok alıştılar yani bazı eşikleri açtılar. Ekonomik ve sosyal baskılarla, krizlerle birlikte bunların yeniden radikalleşmesi yeniden bir araya gelmesi oldukça mümkündür ki keza 2021’e gelecek olursak eğer ondan önce de 2020-de 2019’da da eylemleri var ırakta Suriyede var yine keza bu. Örgütün bilinen bir liderlik kadrosu olmadan hücre tipi yapılanmayı becerebilmesi küçük ama ses getiren eylemler yapabilmesi zaten örgütün ne kadar tehlikeli olduğunu gösteriyor.
Orada bir örgütten değil aslında her biri örgüt potansiyeli olan militanlardan bahsediyoruz. Tehlikeli olan da bu. Tek tek şahıslardan bazında değil aynı zamanda da bunun arkasında destekleyen aşiretler de var. Mesela Musul’da ya da Suriye’de, Halep kırsalında Işid’i destekleyen sayıları on binleri bulan aşiretler var. Aşiret olarak IŞİD’i destekliyorlar. Bunlar IŞİD’le mücadele ettik, Musul kurtarıldı ama bu adamlar nereye gittiler? Elerine döndüler, köylerine döndüler.
Her nedense uluslararası bir yargı mekanizması oluşturulmadığı için, bir taraftan da yargılanması çok mümkün değildi. Çünkü yüz binlerce insanın yargılanması gerekiyordu. Zorunlu olarak IŞİD’e katılanlar, gönüllü olarak katılanlar var,para desteği sunanlar var, psikopatça bir takım tatminler yaşamak için katılanlar var. Çok boyutlu bir konu. Toparlayacak olursak; IŞİD bitmedi, bitmeyecek. Yarın başka bir şey olur başka bir isimle karşımıza çıkar. Bu kesin bir gerçektir.
Haseke’de ki hapishane meselesi ise biraz kronik bir mesele. Haseke’de ki hapishane ayaklanmasından önce lver kampında ciddi bir ayaklanma olmasa bile IŞİD tehlikesi söz konusuydu geçtiğimiz sene. Hatırlayacak olursak otuz bine yakın YPG’den, Asayiş’ten görevli getirdiler. Orası yüksek duvarlarla çevrili olduğu bir yer değil bir kamp. Ama IŞİD militanları, Rakka dan veya başka yerlerden getirilen, rahatlıkla kamptan dışarı çıkabiliyorlardı, başka bir yerlere diye biliyorlardı, silah getirebiliyorlar, döküman vesaire alabiliyorlardı. Hatta yakınlarda kürt kızılayından biirne silahlı saldırıda bulunmuşlardı. Bu kadar çığrından çıkmıştı. Dolayısıyla daha geçmişe dayanıyor .
Bu IŞİD militanlarının bir kısmı yabancı, bir kısmı kadın, bir kısmı da çocuk. Yabancı militanları ülkeleri geri almak istemiyor. Hatta çocukları bile almak istemiyorlar. Hatta Özyönetim ve ABD girişimleriyle bazı ülkelerle temas kuruldu. Sadece bir kaç tane ülke çocuklardan bir kısmı alabiliriz. Onlardan da 10-12 yaş arasında olanları.
Peki bu çocuklar kim? Bu çocuklar çoğunlukla aileleri anneleri babaları IŞİD’e katılan, anneleri babaları tarafından oraya getirilen çocuklardır ya da Suriye’de Irak’ta doğan çocuklardır. Bir de bunun dışında IŞİD tarafından kaçırılan Ezidi, Alevi Hristiyanlardan doğan çocuklar var. Üçüncü bir kesim olan, IŞİD militanlarının tecavüzleri sonucu doğan çocuklar var. Bunları da aileler almak istemiyorlar. Dolayısıyla çok ciddi kronik bir sorun var.
Kampta ki isyanla birlikte bahsettiğimiz hapishaneye IŞİD’lilerin bir kısmı götürülmüştü. Bu konu da dikkat çekici olan nokta şu, bunun nasıl organize ettikler? Eş zamanlı hem içerde hem dışarıda arbede yaşanıyor. Bu önemli bir durum. İkincisi ise çok kısa bir süre içinde içerisinde organize oldular. Gardiyanları çok kısa sürede etkisiz hale getirerek hapishaneye ele geçirmeleri. Bir diğeri ise bunun amacı neydi? Hapishanede birisini kurtarmak için mi bu operasyonu yaptılar ben mesela bunun bir cevabını bulamadım. Ancak daha çok gövde gösterisi yapmak biz buradayız demek gibi bir propaganda amaçları olan kalkışma olduğunu düşünüyorum.

Kimi analizler yapılıyor ve bunlar basına da yansıyor. En çok da Türkiye’nin rolü tartışılıyor. Çünkü orada hala çözülmemiş İdlib sorunu var. Rusya ve Suriye açısından da önemli bir yerde duruyor. SDG’leri IŞİD’i derbest edip operasyonu durduklarını hakkında açıklamalarda bulundular. Ama çok tartışılan birşey var Türkiye’nin bu konu da ki rolü olduğu söyleniyor. Hatta Haseki saldırısını gerçekleştiren IŞİD’li teröristlerin İdlip’ten geçtiği söyleniyor. Türkiye’nin bu geçişlere izin verdiğine dair bilgiler paylaşılıyor. Bu konuya ilişkin görüşleriniz nedir?


Bunlar için net bir şey söyleyemem çünkü teyitli bilgiler değil. Ama şunu söyleyebiliriz, bence en son hapishanede yaşanan isyanda da ya da genel olarak Suriye’deki o bölgedeki Irak’ta ki saldırılara olay bazlı bakmamak gerekiyor.
İdlip üzerinden götürülmüş müdür, götürülmüş olabilir. Ancak orada ortaya şöyle bir soru çıkıyor SGD’nin kontrolünde olan bir bölge, peki onların neden hiç haberi olmadı ya da örneğin Amerikalıların olduğu bir bölge onların neden haberi olmamış şeklinde bir polemiğe döner. Ancak bahsetmeye çalıştığım şey şu bu tarz polemiklere girilemeyecek kadar ciddi bir problem var orada. On binlerce militandan bahsediyoruz, on binlerce kadından, onbinlerce çocuktan bahsediyoruz. Bunların gidecekleri yerleri de yok, almak isteyen de yok, bir hukuk mekanizması da kurulabilmiş değil. Doğru düzgün bir hapishane sistemi yok. Örneğin okullardan oluşturulan bir sistemleri yok.
Bu militanlar çok rahat bir biçimde dışarıdakilerle organize olup eylem yapabiliyorlar. Bombalı araçlarla saldırılar düzenleye biliyorlar. Bu çok ciddi bir durum. IŞİD diye özetlemiş olduk ama genel olarak radikal örgütlerin militanlarının kitlelere ne kadar hızlı mobilize olup ne kadar hızlı hareket edebildiklerini gösteren çok tehlikeli bir gösterge. Yani demek ki yarın çok rahatlıkla bunlar bir ilçeyi de ele geçirebilir, bunlar bir tesisi de havaya uçurabilirler, bunlar bir okulu da havaya uçurabilirler anlamına geliyor.Böyle okumak lazım.


Sizin de bahsettiğiniz gibi her bölgenin IŞİD’li teröristleri var ve ülkeleri onları almak istemiyor. Bu olay sonrası bu meselenin çok önemli ve hassas bir yerde olduğunu dile getirdiniz. Ama bir Ukrayna krizi kadar hem ülkemizde hem dünyada çok konuşulmadı. IŞİD gibi bir terör belası özellikle ülkemizde yüzlerce insanın canını almış Ortadoğu’yu kana bulamış, Avrupa’ya sıçramış bir sorun. Ama Ukrayna krizi kadar gündeme gelmedi. Sonuç olarak uluslararası güçler bu sorunun çözülmesini istemiyor mu?


Muhtemelen çözümsüz olduğunu da düşünüyor olabilirler. Birincisi bir yerde böylesi bir kanser hücresinin olması birçok ülke için iyi bir şeydir. Evet Rusya Ortadoğu’da nüfusunu derinleştirmek istiyor ama Rusya’nın da sürekli ayağına dolanan bir şey olsun ya da biri farklı bir biçimde bakıyor diğer bir ülke farklı bir biçimde bakıyor. Tabii Türkiye’nin de var bu yönlü kimi bakış açıları. Dolayısıyla düşmanımın düşmanı dostumdur değilse bile düşmanımın düşmanı neden benim de düşmanım olsun ki mantığı var.
İkinci mesele ise bırakın yeni yeni tekrar filizlenmeye başlamasını kendini sert bir biçimde göstermeye başlayan IŞİD’in Türkiye’de dahi neredeyse konuşulmuyor olması. Burnumuzun dibinde on binlerce El-Kaide militanı var. Bunun Türkistanlısı, Çeçen’i var. Nereye gidecekleri belli değil. Herhangi bir ülkede elini taşın altına koymak istemiyor. Bir sürü sivil var, bu militanların en az kendileri kadar ideolojik açıdan ya da askeri açıdan tehlikeli sayılabilecek çocukları var. Hala Türkiye’de İdlip’teki silahlı gruplara ılımlı muhalif diyenler var.
IŞİD meselesinin ise çözülmemesi genel olarak birincisi hukuki boyutu; uluslararası mahkemelerin işletilmesi gerekiyor ama nerede kurulacak, hangi hukuka göre yargılanacaklar. Bir de örneğin Hollanda’dan kalkıp Türkiye üzerinden Türkiye’de ki güvenlik güçlerinin gözlerinin içine baka baka Suriye’ye geçtiği anlatan bir IŞİD’li düşünün. Birçok ülke açısından kirli çamaşırların ortaya çıkması demek.
Bir diğer nokta ise sayıları on binleri bulan IŞİD’lilerin nereye konulacakları, nasıl rehabilitasyon edilecekleri. Çok ciddi maliyet isteyen bir proje, tesislerinin kurulması lazım ,ona uygun personeller lazım. Pek çok ihtiyacı olacak bir konu .Hiç kimse bunun siyasi ya da ekonomik maliyetini sırtlanmak istemiyor. Böyle bir niyette değiller. Suriye kendi içinde bir istikrarda kavuşsa bile maalesef bu radikalleşme meselesi sadece Suriye ile sınırlı değil. Irak için de aynı şey geçerli, Lübnan için de aynı şey geçerli, Mısır’da var keza, Nijerya’da var, Sudan’da var. Dolayısıyla IŞİD ile doğrudan bağlı gibi gözükmeyen ancak pusuda bekleyen çok büyük bir nesil var.

Yakın dönemde IŞİD konusunda bizleri ne bekliyor? Son saldırılar anlamında nasıl değerlendirebiliriz, yakın dönem Suriye’nin geleceği bakımından ne durumda olacağını bize gösteriyor, Türkiye açısından da sınır komşumuz olması sebebiyle çok önemli bir yerde duran Suriye’deki bu alarm meselesini bizim için de bir alarm seviyesine olmamızı gösteriyor mu ?

Önce belirttiğim gibi sosyo-ekonomik faktörler çok önemli. Sadece Irak’ta bile yüz binlerce öksüz var sokaklarda kalan. Dolayısı ile bunu yalnızca adını sanını bildiğimiz IŞİD ile özleştirmemek lazım. Farklı tonlarda olmak üzere bütün dünyanın başına bela olabilecek farklı kitleler var. Bu sadece yetişkin ya da ideolojik eğitim almış erkeklerle alakalı bir konu değil. Kadınlar için de geçerli. Alt başlık olarak tonla sorun olduğunu söyleyebiliriz. -Toparlayacak olursak Irak ve Suriye genelinde Türkiye’de dahil olmak üzere az çok bütün dünyayı etkileyecek çok ciddi bir sorun var ortada. Bunun çözülmesi gerekiyor. Peki nasıl çözülecek? O da çok belli değil. Maliyeti nasıl karşılanacak? O da çok belli değil. Kimse buna yanaşmıyor ama her halükarda ciddi bir problem.

Bizi Takip Edin!
Son Haberler
%d blogcu bunu beğendi: