Gazeteci- Yazar Şiyar Yıldız Yazdı: Kuzey ve Doğu Suriye’de olanlar, IŞİD’i yeniden canladırma hamleleri.

IŞİD terör örgütünün Haseke hapishane saldırısını gazeteci yazar Şiyar Yıldız megafon için yazdı.

IŞİD’in Haseke Saldırısı ve Yeni Durum

Öncelikle belirtmek gerekir ki IŞİD son dönemde belirgin bir şekilde aktif hale geldi ve etkili saldırılar gerçekleştirmeye başladı. Bunun nedeni nedir ve neden sadece Irak ve Suriye bölgesinde eylemler yapılıyor? Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ve askeri güç SDG (Suriye Demokratik Güçleri) en son Deyrezor bölgesinde IŞİD terör örgütünün son kalan kuvvetini de yenilgiye uğratmış ve IŞİD’in bittiğinin ilanını yapmıştı. ABD ve onun öncülüğündeki Koalisyon güçleri de bu durumu dünyaya ilan etmişlerdi.

Peki, ne oldu da IŞİD hala etkili ve yaygın eylemler yapabilecek kapasiteye sahip bir şekilde canlı duruyor.

2011 Suriye krizinden bu yana IŞİD’e karşı Kürt güçlerinin dünyayı büyük bir tehlikeden kurtardığı büyük bir savaşım verdiği ve Kobane zaferiyle başlayan IŞİD’in yenilgi süreci bölge devletlerinden hiçbir destek almadığı gibi tam tersine Kürt güçlerini daraltmaya dönük ve çeşitli ambargolarla sınırlandırma politikalarıyla sekteye uğratılmaya çalışıldı, çalışılıyor. Özellikle Türkiye’nin karşı bir saldırı ve işgal süreci başlatmış olması sorunun cevabının bir kısmını oluşturuyor.

Haseke’deki saldırıyla daha belirgin hale gelen IŞİD’in yeniden canlandığı olgusunun altında yatan birkaç nedeni sıralamakta fayda var.

Birincisi;

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetiminin uluslararası statüye sahip olmaması. Yaklaşık olarak 13 bin IŞİD teröristinin tutuklu bulunduğu hapishaneler ile 60 bin kişilik terörist ailelerinin bulunduğu kamplar sadece Rojava için değil tüm dünya için tehlike oluşturuyor. Bu kamp ve hapishanelerde kalanlar IŞİD’in en kararlı güçleri olarak ortada duruyor ve özellikle aileleri ise zapt edilmesi zor bir zihniyete sahipler. Ve bunların hemen hemen hepsi dünyanın çeşitli ülkelerinden IŞİD’e katılmış kişilerden oluşuyor. Bu uluslarası belgelerde de yerini almış durumda. Özerk Yönetim uluslararası statüye sahip olmadığı için bunları yargılamasına meşru gözle bakılmıyor. Oysa aslında yargılaması gereken tam da Özerk Yönetimdir. Çünkü terör örgütü IŞİD işledikleri suçları bu bölgede ve ortadoğu halklarına karşı işlediler.

İkincisi;

Uluslararası güçlerin IŞİD terör örgütü konusundaki ikiyüzlü tavırları. Dünya devletleri özellikle Uluslararası IŞİD karşıtı koalisyon içinde yer alan devletlerin IŞİD’e karşı mücadeleyi DSG’ye silah yardımı ve yer yer teknik destek olarak sınırlandırmış ve şu anda tutsak bulunan IŞİD üyelerinin Suriye toprakları içinde kalmasını politika edinmiş olmaları. Dünya sanki bu insan müsveddelerinin Suriye bölgesinde kalmalarını ve kendi topraklarında bulunmalarını engellemek konusunda anlaşmışlar gibi bu sorunu Özerk Yönetimin üzerine yıkmış durumdalar. Özerk Yönetimin yılardır her ülkenin vatandaşlarını kendi ülkesinde veya uluslararası mahkemelerde yargılaması çağrısı yanıtsız kaldı. Yani ne kendisi yargılayabiliyor ne de devletler yargılıyor.

Üçüncüsü;

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimini yıpratma ve yok etme saldırıları. Rojava topraklarında başlayan ve Suriye’nin üçte birine yayılan IŞİD’e karşı mücadele ve sonrasında kurulan Özerk Yönetim ilk günden bu yana bölge devletlerinin saldırı işgal ve engelleme politikalarıyla karşı karşıya kaldı. Bu minvalde Türkiye ise bunun başımı çekiyor. 4 yıl önce Afrin işgali, iki yıl önce de Serekani ve Gire Spi’nin işgali, Türkiye’nin birebir örgütlediği, teknik teçhizat ve gerici selefi çeteleri sağlama konusunda her türlü desteği sunduğu ve bizzat işgal kuvveti içerisinde askeri ve tüm yetkilileriyle yer aldığı bir süreç işletildi. Özgür Suriye Ordusu veya son adıyla Milli Suriye Ordusu adındaki kuvvetler esasen El Kaide artığı güçler ile yaklaşık 20 İslamcı örgütün bir araya getirildi, sonrasında IŞİD’ten geriye kalan teröristlerin de katılmasıyla oluşmuş bir vahşet örgütüdür.

Bu gerici IŞİD artığı çetelerin, İşgal edilen bölgelerdeki uygulamaları, işledikleri insanlık suçları bunun ispatıdır. Dolayısıyla Başını Türkiye’nin çektiği Özerk Yönetimi yok etme saldırıları İŞİD’in yeniden örgütlenmesi ve canlanmasının önünü açtı.

Irak’ta gerçekleşen IŞİD saldırıları, Federe Kürt bölgesinde onlarca Peşmerge kuvveti ve sivillerin ölümüyle sonuçlandı. Ve şu anda uyuyan hücreleri ve aktif güçleri ile yer yer etkili saldırılar gerçekleştiriyorlar. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim bölgelerinde ise kitle katliamı ve hapishane isyanları ile birlikte son saldırıda da görüldüğü gibi yeniden canlanma hamleleri yapılıyor.

Ancak burada geniş parantez açmak lazım. Son Haseke hapishane saldırısı uzun zamandır uygulanmak istenen bir planın başlangıcıdır. Yaklaşık 200 kişilik tam teçhizatlı ve ağır silahların yanı sıra 10 kadar patlama aracıyla yapılan saldırı ciddi bir hazırlık ve uluslararası destek olmadan yapılması mümkün olmayan bir saldırıdır.

Daha önce bu tip bir saldırı olacağına dair istihbari bilgilerin ellerine ulaştığını, yaklaşık iki ay kadar önce de bir operasyonda yakalanan IŞİD elemanlarından ele geçirilen belgelerde bunun ispat edildiğini belirten DSG, buna karşı hazırlık yaptıklarını belirtiyor. Ancak bu kadar kapsamlı bir saldırı beklenmiyor. Bu plandan anlaşıldığına göre Özerk Yönetim bölgelerinde iç karışıklık çıkarmak ve IŞİD teröristlerinin hapishaneden çıkarılmasıyla da Haseke’den başlayan yeni bir işgal süreci hesaplanıyor. Bu kuvvetin işgal altındaki Serekani ile Suriye rejim güçlerinin kontrolündeki Irak sınır hattından örgütlenerek Haseke’ye geldikleri en keskin kanıyı oluşturuyor. Yani Türkiye ve Suriye devletlerinin bu saldırıdan tam sorumlu oldukları gün gibi ortada. Bu bölgelerden IŞİD kuvveti nasıl bölgeye girebiliyor? Üstelik silahlı ve onlarca patlama araçlarıyla birlikte.

Bu saldırı sonrası binlerce tutuklu IŞİD’li hapishaneden kaçmayı başardılar ve günlerce süren çatışma ve operasyonlar sonucunda durumun kontrol altına alındığı paylaşıldı DGS güçleri tarafından. Bu saldırının yenilgiye uğramış olması aslında büyük bir planın da çöküşü anlamına geliyor. İŞİD’i yeniden canlandırma ve Rojava’yı yeniden işgal girişimi büyük operasyonel hazırlıkta durdurulduğu çok açık ortada duruyor. Bölgesel kaos ve Neo- Osmanlıcı hayallerinin peşinden giden Türkiye siyaseti, Kürt karşıtı zihniyetiyle hem Türkiye’yi, hem de bölgeyi büyük bir yıkıma doğru sürüklüyor.

Uluslararası güçlerin bu son saldırıdan ders çıkarması gerekiyor. Ama şimdiye kadar hiçbir sesin çıkmamasından da anlaşıldığı üzere böyle bir işaret yok. Ortadoğu yeniden kaynama derecesine geliyor. Bir süredir Türkiye’nin müdahalelerine rağmen göreceli istikrarlı bir ortamın olduğu Suriye’de gerçek bir çözüm gerçekleşene kadar tüm dünya IŞİD tehlikesiyle karşı karşıyadır. Tek çözüm yolu ise içinde Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetiminin de yer aldığı demokratik federatif anayasal çözümdür.

ABD ve Rusya bölgesel güç devşirme politikalarına bölge halklarının geleceğini karartarak devam ediyorlar. Şimdi yönlerini her ne kadar Ukrayna’ya çevirmiş olsalar da tarihsel ve güncel istikrarsızlık ortadoğu’nun kaderi olmayı sürdürüyor.

Bizi Takip Edin!
Son Haberler
%d blogcu bunu beğendi: