Akşener: Sanki zamların sorumlusu kendisi değilmiş gibi Erdoğan da isyanda

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, geçtiğimiz cumartesi günü 6 muhalefet partisi lideriyle yaptıkları toplantıya ilişkin olarak konuştu.

Akşener, “Biliyorsunuz, geçtiğimiz hafta sonu, Sayın Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde, Ankara’da yaptığımız toplantı, ülke gündemine oturdu. Toplantımız, büyük bir heyecan yarattı. Bu heyecanın sebebi, son derece açık ve nettir.” değerlendirmesini yaptı.

Partisinin grup toplantısında konuşan Akşener,  “Gerek kurumsal anlamda, gerekse de fikren, farklılaştıkları noktalar olsa da, 6 siyasi parti liderinin, memleket meseleleri için, bir araya gelmesi önemlidir. Bu toplantı nedeniyle, Cumhur İttifakı’nın bileşenlerini, bir garip rahatsızlık almış gibi gözükse de; biz İyi Parti olarak, bu toplantıyı önemli bir başlangıç olarak görüyoruz. Çünkü ortak aklın ışığında, sorunları ve çözümleri konuşabilmeyi, hem çağın, hem de aklın gereği olarak görüyoruz. Buradan başta, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, toplantıya iştirak eden Sayın Genel Başkanlara, huzurunuzda bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca bu vesileyle, bu girişimimize büyük destek veren, bizlere güç verip, şevkimizi artıran aziz milletimize, bir kez daha teşekkür ediyorum. Allah bizleri milletimize karşı utandırmasın. Son günlerde, hata üstüne hata yapan, beceriksizlikte adeta bir ekol haline gelen, ve artık vadesini, ziyadesiyle doldurmuş bir iktidarın, son çırpınışlarını izliyoruz. Her sıkıştığında, yalana, hamasete ve kutuplaştırmaya sığınan, AK Parti iktidarının, artık elinde, hiçbir bahanesinin kalmadığını biliyoruz.Artık, takke yerlerde gezerken,  tüm cesametiyle ortaya çıkan keli, çok net biçimde görüyoruz. Nitekim Sayın Erdoğan, geçtiğimiz günlerde; her ayın, bir önceki aydan, daha iyi olacağını söyledi… Bu söz, size de bir yerden tanıdık geldi mi? Türk ekonomisini, büyük bir uyum içerisinde, el ele verip batırdıkları Damat Bakan da, bir gece ansızın ortadan kaybolmadan önce, tam olarak böyle söylüyordu. Hatırlayın; Mart Şubat’tan, Nisan Mart’tan, Mayıs’ta Nisan’dan iyi olacaktı, değil mi? Peki sonunda ne olmuştu? Damat Bakan paket olmuştu Demek ki; artık Sayın Erdoğan da, ufukta beliren seçimin sonuçlarını, görmeye başlamış. Demek ki; damadıyla aynı yolun yolcusu olduklarını, artık kendisi de anlamış. Ne diyelim? Geç gelen bu farkındalıktan ötürü, kendisini kutluyorum. Ama bu farkındalık, göklerden gelen o kutlu kararı değiştirmeyecek. Çünkü, ok yaydan çıkalı, çok oldu. Çünkü; yıllardır milletimize anlattıkları masallar, tutmadıkları sözler, beceremedikleri vaatler, artık gün gibi ortaya çıktı. Yalanların son kullanma tarihi geçti. Yalancılar için, artık yatsı vakti geldi. Neden mi? Gelin, birlikte hafızamızı tazeleyelim… Yıl 2016, dolar 3.51’ken; Sayın Erdoğan çıkıp, milletimize, yastık altındaki dövizleri bozdurma çağrısı yapmıştı.

Yıl 2018, dolar 4.75’ken; “ver yetkiyi gör etkiyi” diyerek, dolara, enflasyona ve faize, sözüm ona meydan okumuştu. Yıl 2019, dolar 5.64’ken; geçen zamana rağmen, etkisini nedense bir türlü göremediğimiz, bu arkadaşımız çıkıp; “Bunlara göre dolar 10 olacak, enflasyon yüzde 30’u aşacak. Ne oldu? Bunların hiçbiri oldu mu?” diye sormuştu. Sonra ne oldu? 2021 yılında, dolar 18 oldu. Enflasyon, yüzde 50’ye dayandı. Kendisi, bu sefer de çıkıp;Zerre utanmadan, “Rekabetçi kur” diyerek, döviz kuru arttıkça, Türkiye’nin de zenginleşeceğini söyledi.Ama ne ilginçtir ki; sürecin devamında, doların 13’e inmesini de, bir başarı olarak, milletimize pazarlamakta, en ufak bir tutarsızlık görmedi. Ve bugün, 2022 yılındayız. Dolar da, 13.62 lira. Sayın Erdoğan ise, hâlâ 2016 yılındaki sözlerini tekrar ediyor. Gerçekler ortadayken, hâlâ utanmadan çıkıp, yastık altı diyor. Bu sefer de, kur korumalı döviz hesaplarıyla, milletimize, dövizi ve altını bozdurma çağrısı yapıyor. Yahu insan biraz utanır… Hiç değilse, yüzü kızarır. Devletin tüm kaynaklarını tükettiniz. Merkez Bankası’nın tüm rezervlerini erittiniz. Hâlâ milletimizin kenardaki birikimine, kadınların bileziklerine, takılarına göz dikiyorsunuz. Yazıklar olsun. Sayın Erdoğan; madem öyle; o zaman, sana bir sorum olacak: Madem milletimize, “Döviz ve altınlarınızı bozdurun.” çağrısı yapacaktın; o zaman, sen ve damadın, hazineyi, neden döviz ve altınla borçlandırdınız? Madem kenara döviz koymak, kötü bir şeydi, O zaman, yandaşlarınıza, neden dövizle gelir garantisi verdiniz? Bak, seni şimdiden uyarıyorum: şayet, milletimizden topladığın altınlarla, yine yandaşlarının cebini doldurmanın peşindeysen, hiç kusura bakma, bu defa başaramayacaksın. Bu cefakâr millete, aynı kazığı bir defa daha atamayacaksın. Bunu böyle bilesin. Ak Parti’nin Türkiye’sinde; üniversite mezunu gençlerimiz, teknoloji şirketlerinde çalışacaklarına, kendi girişimleriyle uğraşacaklarına, ne yazık ki, motokuryelik yapmak zorunda kalıyorlar. Ak Parti sayesinde; Türkiye, dünyanın en eğitimli motokurye ağına sahip oldu. Bu gençlerimiz, kar, kış demeden, kelle koltukta çalışıyorlar. Günde birkaç paket fazla teslim edebilmek için, can güvenlikleri olmadan çalışıyorlar. Pandemiyle birlikte, e-ticaret şirketleri kârlarını katladılar. Ama maalesef bu iyileşme, kuryelerin çalışma şartlarına yansımadı. Motokuryeler, kadrosuz bir şekilde çalıştırılıyor.- Sağlık sigortaları yok. Yasal güvenceleri yok. Modern dünyada; hiçbir şirketin, “Ürün depomdan çıktıktan sonrası, beni ilgilendirmez.” deme lüksü yoktur.Modern dünyada; büyük şirketler, sadece kendi operasyonlarından değil, çalıştıkları 3’üncü partilerin işleyişinden de sorumludur. Kurye taşımacılığı, e-ticaret operasyonlarının bir parçasıdır. E-ticaret şirketleri de, ürün tedariğinden, bu ürünlerin dağıtımına kadar, tüm zincirden sorumludur. Bu yüzden; derhal bu konuda bir hukuki standart getirilmesi, ve karın tokluğuna çalışan kurye kardeşlerimize, sigortalı ve güvenceli çalışma hakkı tanınması gerekiyor. Kanunların etrafından dolanıp, haksız rekabet yaratanların da, gerekli cezaları alması gerekiyor. Motokuryelerin can güvenliğini tehlikeye atan, aşırı iş yüküne ve aşırı rekabete engel olmalıyız. Motokurye ücretleri de; günlük 10 saatlik mesaiyi geçmeyecek şekilde ayarlanmalı.Bu konu, çok ciddi bir konu… Her yıl, 100’ün üzerinde gencimizi, bu çalışma koşullarına kurban veriyoruz. Onların canı bize emanet. Gençlerimizin, köle gibi çalıştırmalarına, asla izin veremeyiz.Vermeyeceğiz. Hem meclis grubumuz, hem de teşkilatlarımız ile, bu konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz. 1 Ocak itibariyle, yüzde 125 zamlı, elektrik faturalarıyla karşılaştık. Sadece, kışın ortasında yapılan bu zamlar bile, iktidardakilerin gitmesi için, yeterli bir sebeptir. Mesela; berber dükkânı işleten, bir esnaf kardeşim; kasım ayında, 1500 lira elektrik faturası ödemiş. Bu ay ise faturası, 4600 lira gelmiş. Yani kiradan fazla elektrik faturası geliyor. Esnaf kardeşim de, haklı olarak soruyor; “O zaman ben de, saç tıraşının fiyatını, 3 katına mı çıkarayım?” diyor. Böyle bir zam olabilir mi? Böyle bir zulüm olabilir mi? Böyle devlet yönetilir mi? Ayıptır, günahtır. Daha maaşını alamadan, zammı eriyen asgari ücretliler isyanda. Zaten aldıkları üç kuruşla geçinmeye çalışan, emeklilerimiz isyanda.  Mağazalar isyanda. Fırınlar isyanda. Restoranlar isyanda. Ama ilginçtir; Sanki zamların sorumlusu kendisi değilmiş gibi, Sayın Erdoğan da isyanda… İşi gücü bırakmış, muhalefeti, “yaygaracı” diye suçlamakla meşgul. Zamları ben mi yaptım kardeşim?Yahu çık, gez, gör. Tutan mı var? Madem bize inanmıyorsun, cesaretin varsa, vatandaşın içine kendin çık. Ama öyle egonu iyice şişirdiğin, teşkilat toplantılarından, süslü açılışlarından bahsetmiyorum. Çok uzağa gitmene gerek yok. Mesela bir gün, Ankara’da, İstanbul’da esnaf gez. Gez de, milletimizin hâlini gör… Hani Nebati Bakan, “gözler çok önemli” diyor ya… Bak bakalım, milletimizin gözünde neler göreceksin?Aklı ve bilimi reddeden Sayın Erdoğan, ekonomistlerden sonra, şimdi de, Edison’u mezarında ters döndürmeye karar verdi. Biliyorsunuz kendisi, geçtiğimiz günlerde, Ak Parti iktidarından önce, hayatımızda sadece, mum ve gaz lambası olduğunu iddia etti. Yani, modern hayatın birçok unsuru gibi, ampulü de, bizzat Sayın Erdoğan ve arkadaşları keşfetmiş. Allah onlardan razı olsun. Partisinin sembolünü ampul olarak belirlemesi de, herhalde bu büyük buluşun, bir nişanesi olsa gerek… Ama gelin görün ki; Ampulü Bulan Adam ve yönetimi, Isparta’mızı, tam 72 saat boyunca, karanlığa mahkum etti. 3 Şubat günü yaşanan, yoğun kar yağışıyla birlikte, 21’inci yüzyılın Türkiye’sinde, bir utanç tablosuyla karşı karşıya kaldık. Enerji krizi; sadece sanayicimizin, üreticimizin, elektriğinin ve doğal gazının kesilmesiyle kalmadı. Vatandaşlarımızı, Türkiye tarihinin en yüksek elektrik, ve doğalgaz faturaları yüzünden, isyan noktasına getirdi. Toplumun her kesimi fakirleşirken, kamera önüne geçip; “Zamları devlet yapmadı” deme yüzsüzlüğü de, giderayak, AK Parti’ye nasip  oldu.  Yani hayaldi, bu da gerçek oldu. Maalesef rezalet, bununla da sınırlı kalmadı. İktidar mensupları, canhıraş bir şekilde, zamları dış dünyanın yaptığını söylerken; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı bir kurum olan EPDK, yandaş dağıtım şirketlerini korumak için, zamları, kendilerinin yaptığını itiraf etti. Şimdi neyi, nasıl savunacaklar, gerçekten çok merak ediyorum. Kurumların itibarını yerle bir eden, bu yönetim krizi de, giderayak, Ak Parti’ye nasip oldu. Bu da hayaldi, gerçek oldu. Ez cümle; bugün yaşadığımız enerji krizi ve fahiş elektrik faturalarının sebebi; İran’ın, her yıl olduğu gibi, doğalgazı kesmesi, küresel enerji fiyatları, veya kış şartları değildir. Sayın Erdoğan sebep, yaşadığımız enerji krizi sonuçtur. İyi Parti olarak biz; enerji güvenliğini, ekonomik kalkınmanın, ve millî güvenlik stratejimizin, en temel itici güçlerinden biri olarak görüyoruz. Bu anlayışla; konunun, çevre boyutunu ön plana alarak, arz güvenliği ile birlikte, rekabetçi maliyet ve fiyat oluşumunu da sağlayacak, bir sistem hedefliyoruz. Bunun yolu da; merkezinde güçlü kurumsal yapıların yer aldığı, uzun vadeli planlar, ve millî çıkarlarımız doğrultusunda hareket eden, bir enerji sektörünü tesis etmekten geçiyor. İşte bu yüzden biz, İyi Parti iktidarında; dinamik bir yapıya sahip olan enerji arzının, kesintisiz olarak sağlanabilmesi amacıyla; sürdürülebilir kalkınma hedeflerimize uygun olarak, sadece enerji sektörü bileşenleri ile değil, diğer sektörleri de kapsayacak şekilde bir master plan hazırlayacağız. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile; yolsuzluğa da, yoksulluğa da, yasaklara da, son vereceğiz.  Haksızlığa da, hukuksuzluğa da, adaletsizliğe de, dur diyeceğiz. Keyfiliği de, liyakatsizliği de, torpilli mülakatları da, tarihe gömeceğiz. Milletimizin huzur ve refahı, gençlerimizin gelecek umudu için; zengin, güçlü ve mutlu bir Türkiye için;  Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’i el ele, omuz omuza, milletimizle birlikte inşa edeceğiz’’ dedi.

Bizi Takip Edin!
Son Haberler
%d blogcu bunu beğendi: