Ahmet Ayva Yazdı: Ben bu katliamın tanığıyım

Bulunduğumuz politik atmosfere bakınca, içerisinde geçtiğimiz sürece dair herkes karanlık bir döneme girdiğimizi vurguluyor. Neredeyse her cümlenin başına karanlık bir tünel – dönem diye başlanmasa politikacılar söz kuramayacakmış gibi bir amatörlük var siyasette. Belki de tarihe yabancılaşmalarından, yok saymalarından kaynaklanıyor. Ama neredeyse hepsi söylem ve propagandalarını da bu cümle üzerinden kuruyor, AKP iktidarını böyle alaşağı edeceğini düşünüyorlar.

Gerçekten karanlık dönem ve girilen tünel ne zaman başladı?

Kuşkusuz 20 yılını deviren siyasal islamcı rejim altında şahsen ben hiç aydınlık bir dönem yaşamadım. Ama en zifirisini yaşayacağımı da tahmin etmedim. Geçmişe gitmeye de hiç lüzüm görmüyorum. Çünkü geçmişi de bir dönem “beyaz toroslar gelir ha” diyerek hatırlamış olduk.

Türkiye siyasi ve toplumsal mücadeleler tarihinin en büyük sivil katliamını görmeden kimse karanlık dönemden söz etmesin. Çünkü o yıl tünel tamamen kapanmış, insanlık aydınlığı yeniden görmek için iğne ucuyla ona ulaşmaya çalışıyordu. Belki onurlu bir barışla aydınlığa çıkabiliriz diyerek.

Patlayan bombalar, artan oylar

2015 yılında startı HDP’nin Adana, Mersin il binaları ve Diyarbakır mitingi ile verildi. Bombalı saldırılar 20 Temmuz’da Suruç’ta başka bir evreye geçti. Bir kere kaybetmişti. Kazanması gerekiyordu. Bunun için ise şok etkisi yaratmayı, çöktürmesi gerekiyordu. Hem yükselen sol’u tasviye hem de onunla ittifak kuran Kürtleri ortadan kaldırma harekatı başladı.

Yürüyen iç savaş, yıkılan kentler, yok olan tarih ve binlerce ölüm. Taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmamaya yeminli devletin sahibi bir kesim.

Ama vazgeçmeyenler, inatçılar, tarihin her zorlu aşamasında sahneye çıktığı gibi o gün de vardı: Barış diyenler, çocuğuyla gelenler, bastonuyla yürüyenler. Hepsi birer birer katledildiler. Veyseller, Meryemler. Bugün birbiriyle aynı masaya oturmaya çekinenlerin birbirine karışan kanları.

Kimisinin oyları arttı, kiminin partileri bölündü. Başbakanlık koltukları altından çekildi. O dönemin muktediri, bugünün muhalifi oldu “Bize” gelişi ise “konuşursam yer yerinden oynar” ile son buldu. Ne konuştu, ne de yer yerinden oynadı. Bir de baktık kendine muhalif olmuş. Söylediğini, geldiği yere benzediğinden inkara soyunmuş. Aynılar, bir birine benzerler.

Katıldığı bir programda 10 Ekim katliamına dair, gar önüne gittiğini, içinin yandığını söyledi. O gün de bugün de Ankara gar’ı önüne gidenler, ölülerine saygı duyanlar, onun kadar güvenli gidemediler. Katliamdan sonra bile güvende olmadılar. Gazlar, tomalar, ölülerle savaşanlar vardı. Kendisi acaba o gün neredeydi?

Bugünün “muhalifine” dünün rejim sahibine buradan sesleniyorum: Ben bu katliamın tanığıyım. Üzerime sıçrayan kanın bileni, göreni ve geçmişin şahidiyim. Ne biliyorsan açıkla! Yoksa muhalifliğinle değil, patlayan bombalarla artan oylarınla hatırlanacaksın!

Bizi Takip Edin!
Son Haberler
%d blogcu bunu beğendi: